SONU GELMEZ YOK OLUŞ HİKÂYELERİ
Biz
çoktan geride bıraktık 2015’i, fark eden olmadı ama daha geriye dönerek, yeni
yüzyıla ramak kala başlayan ve Japon kültürü ile batı arasında buzları eriten
icraatlardan olan çizgi serinin, bize neler kattığına bakalım…
1980’ler
ve 90’larda, Japonya iktisadî bunalımla beraber anime üretimi ciddi ölçütte
azalmıştı. Bununla birlikte özgün hikâye sıkıntısı da baş göstermişti. Japon
görsel kültürü anime endüstrisinde hızlı düşüşün ve tükenişin yaşandığı
dönemde, Evangelion, ivedi kan kaybeden Japon Popüler Kültürü’ne, âcil kan
pompalayan bir gelişme olarak doğdu. Böyle durgunluk döneminde, anime dizi,
animeyi âdeta diriltti. Endüstriye, teknik ve sanatsal hususlarda köklü
yenilikler sunarak, anime pazarını canlandırdı. Bu ânî gelişme, Japon Anime
Sektörü’nde yeni bir çağ başlattı. Bu yenilikler: Yazarın, üretime daha fazla
katılımı, daha az bütçe ile daha kaliteli çizimler üretilmesi, bir sinema filmi
düzeyinde anlatı kurgusu gibi kökten değişiklikler, anime üretim alışkanlıklarına
dâhil oldu…
Japon
animatör, film yapımcısı ve aktör Hideaki Anno, sonuç odaklı salt işlevsel
olmanın ötesinde, değişik anlatı biçimi ile ele aldığı karakterlerini,
zihinlerini örseleyen derin duyguları üzerinden betimleyen, çizgisel biçeme
sahip. Onun anime kişileri, geçmiş ya da çocukluk yaraları olan, toplum dışına
itilmiş, kendi ayakları üzerlerinde duran yalnız kimselerdir. Eski bir sevgili,
umursamaz bir baba, çok küçükken yitirilmiş anne yahut kimsesi olmamanın açtığı
dipsiz boşlukla baş etmeğe uğraşan her yaştan ve konumdan insanlardır. Böyle
duygu durumu çevreleyen olaylar evrenini, tabiat ve atalar kültü bağlamında
açıklayan Şintocu düşüncede temellendirerek, kadim Mısır, Babil, Kabala, derin
Hristiyanlık öğretileri dolduran, Mecha’nın kökenlerine inen Neon Genesis
Evangelion - Shinseiki Evangerion - 新世紀エヴァンゲリオン anime
televizyon dizisi, 26 bölüm olarak Ekim 1995 ile Mart 1996 tarihleri arasında
yayınlandı. Küresel siyasetin, ‘yeni dünya’ hedefinin dolaylı bir kültürel
yansıması olan anime seri için, üçü yönetmen kurgusu olmak üzere beş filmde
yapılmıştır…
KARANLIKTAN ÇIKMAK
Doksanlar
ikinci yarısında, batı ile arasında buzları eritmeye başlayan Japonya’nın,
gizemli ve çekici gelen kültürünü, ABD ve Avrupa’ya başarıyla lanse eden bazı
canlı çizgi icraatlar gerçekleşiyordu. Bebop gibi Evangelion’da, bunlardan biri
idi. Ancak ondan daha fazla simgesel dokunuşa ve bolca alt okumaya sahipti. Yeni
yüzyıla beş sene kala yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğini anlatan, dünya dışı
tehditle baş etmeye çalışan yeni bir siyasî dengenin ortasında buluyorduk
kendimizi. Günümüzde de olduğu gibi insanın, insana yabancılaştırıldığı zamanda
bu tehdidin gelmesi, tesadüf değildi. Havariler ve piramit bir yapı içinde
onlara karşı savaşan Nerv örgütü. Yirmi altı bölüm artı beş filmde, üyelerin
ruhsal durumlarını odağa yerleştiren Anno, Akira’da olduğu üzere Japon
milletinin derin siyasî yaraları çığırtkanlığı gibi duran baba mağduru Shinji
Ikari, bunun doğrudan saldırganlığı olan Asuka Langley ve değişen dünyada yitirilen
değerlerin saf görüntüsü Rei Ayanami üzerinden giderek saldırganlaşan bir
milletin bilinçaltını resmetti…
Renkli
metâl dış kaplaması altında yaşamsal bütünlüğe sahip, ‘biyo-mekanik’ varlıklar
olan robotlar, kullanıcısının sinir sistemi ile uyumlu çalışmaktadırlar. Ancak
ilk görevinde Shinji şoka girer ve bir Evangelion olan robotun denetimden
çıkmasına sebep olur. Neyse ki, çılgına dönen Evangelion, Meleği vahşice öldürmeyi
başarır. Diğer pilot, gizemli sessiz kız Rei Ayanami’dir. Rei ile tanıştıktan
sonra, onun tuhaf ketumluğu karşısında hem şaşıran hem de, huzur bulan Shinji,
başı sıkıştıkça ondan yardım görür. Bir süre sonra, aralarına katılan Asuka
Langley ise, fazlasıyla gürültücü ve kavgacı bir tip olarak karşımıza çıkar…
SIRADIŞI KİŞİLER
Dizinin,
nevi biçimde yorumlanan karakterleri, kusurlu gözüken kişiler olduklarından,
kolay özdeşleşme sağlanabilen görünüştedirler. Konumları itibariyle farklı
okumalara sebep olarak, siyasî, dinî ve kültürel yorumlanmışlardır. Henüz küçük
bir çocukken, annesi Yui Ikari'nin ölümüne tanık olan Shinji, olağan olarak
duygusal açıdan aşırı duyarlıdır. Babası, Gendo tarafından terk edilmiş, yalnız
bir büyüme dönemi geçirmiş, geçirmekte olan Shinji, toplumca dışlanma,
reddedilme korkusu barındırdığından, çevrelendiği kişileri düş kırıklığına
uğratmaktansa, sorumluluklarından kaçmayı yeğler. Bunun için boş zamanlarında
kulaklığını takar ve benliğini, gerçeklerden yalıtarak, müzik dinlemeye başlar…
İçe kapanık ve gizemli bir kız olan Rei Ayanami, aslında Yui’nin bir kopyasıdır(klon). Bunun bilincinde olarak, özü ile
görevi arasında bir değer çatışması yaşar. Başlarda, babasına nefret duyan
Shinji’ye kızsa da, zamanla birbirlerine alıştıkça, dost olurlar. Son bölüme
doğru öldürüldüğünde ise, yerini alacak yüzlerce kopyasının olduğu açığa çıkar…
Yarı Alman, yarı Japon, Amerikan vatandaşı Asuka Langley Soryu, aşırı özgüven
patlaması yaşayan, çok kibirli, yerinde duramayan bir kızdır. Savaş giyimi ve
robotunun kırmızı olması tesadüf değildir. Asuka da, diğer iki çocuk gibi derin
çocukluk yarası taşıyan bir kızdır. Ancak onun baskısıyla ezilmemek için
savaşçıl bir ruh hâli geliştirmiştir. Bu kişiliği, savaşlar esnasında hep
düşüncesiz davranarak, kendinin ve arkadaşları Shinji, Rei’nin; Nerv’ün ve tüm
dünyanın başını belâya sokmasına sebep olur. İntihar eden annesinin cesedini
bulduğunda, hayatı boyunca ağlamamaya söz vermesi, duygularını daima
bastırmasını sağlamıştır. Kendinin tam zıttı Shinji’ye karşı belirsiz duygular
besler… Akıllı ve seksi güzel Misato Katsuragi, yanında kalan Shinji ile
Asuka’nın, bekçisi ve komutanlarıdır. İşgüzar bir genç kadın olan Misato,
geçmişinde, ilk darbeden son anda babası yardımıyla kurtulmuş, fakat babasını
bu saldırıya kurban vermiştir. Bu yüzden, Nerv’ün üst bir çalışanı olarak
yegâne ereği, melekleri durdurmak ve yeni bir darbeyi engellemektir. Bundan
hariç hayatı pek düzenli yaşadığı söylenemez. Aldığı kararlar nedeniyle çok
kere kaybetmişse de, asla yılmaz. Eski ilişkisi ise, üzerinde derin iz bırakan
ikinci etkendir… Esrârengiz bir adam olan Gendo İkari, Nerv’ün komutanı olarak,
sert mizaçlı, işinden ödün vermeyen yalnız amaca odaklı bir adamdır. Melekleri
yenmek uğruna elinde ki tüm teknik olanakları düşüncesizce fedâ eder. Bu da
yetmezmiş gibi gizli amacı doğrultusunda savaşması için, ölmüş karısının
cesedinden aldığı kalıntı örneği ile Rei’yi yaratmıştır…
GELECEK YARATMAK
Royal
Space Force, Gunbuster, Nadia: The Secret of Blue Water ve FLCL serisi gibi
anime yapımlar gerçekleştirmiş, Neon Genesis Evangelion’un, yaklaşık bir buçuk
milyar dolarlık başarısıyla şaha kalkarak, yok satan ev medyası formatları ile
kârını katlayan GAINAX animeleri, başka duruma evrilen sonlarıyla öne çıkarlar…
1980’ler başlarında, henüz çiçeği burnunda üniversite öğrencileri olan Hideaki
Anno, Yoshiyuki Sadamoto, Hiroyuki Yamaga, Takami Akai, Toshio Okada, Yasuhiro
Takeda ve Shinji Higuchi müşterekliği altında kurulan stüdyonun ilk icraatı,
1981’de, Osaka/Japonya’da düzenlenen ve henüz ilk animesini yapacak yeni
yapımcılara bütçe desteği sağlayan etkinlik için tanıtım odaklı ürettikleri
Daicon III başlayarak, başarılı biçimde sürdürdüler. Ancak GAINAX’ın ilk ticari
yükselişi, 1987 yılında yayınlanan Royal Space Force: The Wings of Honneamise
ile oldu. Geleneksel kalıplarda üretilen bu anime film 14 Mart 1987’de,
Japonya’da gösterildi. 1992’de devam filmi düşünülmüşse de, bütçe
sağlanamayınca, rafa kalkmıştır. Ardıl başarı, 1988’de, bir OVA olan Gunbuster
ile gelmiş, Nadia: The Secret of Blue Water gibi 39 bölüm süren uzun soluklu
bir seri yaratmak için teşvik edici işlev üstlenmiştir. Bir dönem tartışta
hususu olan 2001 Disney yapımı Atlantis: Kayıp İmparatorluk’un, GAINAX’ın Nadia
serisine tıpatıp benzerliği, yine de, GAINAX, Japon devlet televizyonu NHK’yı,
Disney’e uluslararası dava açması için ikna etmişse de, resmî kuruluş,
Disney’nin, uluslararası hukukta üstünlüğünden çekinmekle, bundan sakınmış…
1995 yılına gelindiğinde GAINAX, kendisini dünya çapında tanıtacak, en sevilen
icraatını gerçekleştirecektir: Neon Genesis Evangelion.
SAVAŞIN NOTALARI
Dizinin,
aklımızı harekete yoğunlaştıran o devingen notaları, Japon müzik yapımcısı ve
bestekârı Shirō Sagisu tarafından bestelendi. Kulaklarımız, dizi boyunca çok
aşina seslere tanık olur. Ludwig van Beethoven, Johann Sebastian Bach, Giuseppe
Verdi ve George Frideric Handel’in notaları, dizi ve filmler boyunca yükselir.
Dizinin açılış teması Yoko Takahashi tarafından seslendirilen ‘Bir Zalim
Meleğin Tezi’ isimli parçadır. Dizinin son teması Claire, Fly Me to the Moon
adlı parçanın bir sunumudur…
MANGA
Karakter
tasarımcısı Yoshiyuki Sadamoto, dizi yayınlanmadan on ay evvel, hikâyenin
mangasını çizdi. İlkin çoğu yayımcı, Sadamoto’nun çizimlerinin tecimsel değeri
olamayacağı kanaatindelerdi. Ancak İlk bölüm, Aralık 1994'te Shōnen Ace'in
Şubat sayısında yayımlanıp, ilk on cilt on beş milyon kopyadan fazla satınca,
aksini kanıtladı. On birinci cilt, çok satanlarda birinciliğe ulaştı. Ardıl
bölümler, on sekiz yıl boyunca uzun aralarla yayımlandı. Son bölüm, Haziran
2013'te yayımlandı. Haricî olarak, birkaç manga serisi daha çizildi. Nerv
birimlerini içeren bir gizem öyküsü Campus Apocalypse ve bir parodi dizisi
Petit Eva: Evangelion@School yayımlandı…